Ölüme bağlı tasarrufun iptali sebebi doğduğunda, ancak davaya taraf olanlar yönünden hukuki netice doğuracak; davada taraf olmayan mirasçılar yönünden vasiyetname geçerli olmaya devam edecektir.
Somut olayda, davalılar tenfizi istenen vasiyetnamenin iptali davasının tarafı olmadığına ve başka bir surette vasiyetnamenin iptalini de istemediklerine göre, Özel Daire bozma ilamında da açıkça ifade edildiği üzere, davalılar yönünden hisseleri de gözetilerek ölüme bağlı tasarrufun tenfizine karar vermek gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi doğru değildir.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki “Vasiyetnamenin Tenfizi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.7.2008 gün ve 2006/274 E. – 2008/480 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.6.2009 gün ve 2009/9105-10585 sayılı ilamı;
(“…Davada, vasiyetnamenin tenfizi istenilmiş, mahkemece, tenfize konu vasiyetnamenin Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/208 Esas ve 677 sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün kesinleştiği böylece (ortada tenfizi yapılabilecek vasiyetname bulunmadığı) iptal edilen vasiyetnameye dayanılarak tenfiz istenemeyeceği gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.
Kural olarak, ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını mirasçıların birlikte açma zorunluluğu bulunmamaktadır (TMK.md.558).
Diğer bir ifade ile her bir mirasçı kendi yönünden tek başına vasiyetnamenin iptalini isteyebilir.
Bu durumda iptal davasını açmayan mirasçılar yönünden, vasiyetname, geçerliliğini korur.
Bir kısım mirasçının açtığı vasiyetnamenin iptali davasında, diğer mirasçıları da kapsayacak içerikte iptal hükmünün kurulması doğru olmadığı gibi bu şekildeki bir karar davanın tarafı olmayan kişiler yönünden bağlayıcı bir sonuç ta doğurmaz (bkz. Yargıtay 2.H.D.20.3.2001 gün ve 551 E. – 4158 K. sayılı ilamı). Sonuç itibari ile; ölüme bağlı tasarrufun iptaline yönelik karar, ancak, davanın tarafları yönünden hukuki etki gösterir.
Somut olayda, tenfize konu vasiyetnamenin Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/208 esasında Mustafa ve Mahir Yeşilkaya aleyhine davacılar Hanife Kurtoğulları ve Ahmet Yeşilkaya mirasçılarından Bergüzar Yeşilkaya, Erçan Yeşilkaya ile Nermin Meram tarafından iptale konu edilmiş, mahkeme vasiyetnamenin sadece “davacılar yönünden iptaline” denmesi gerekirken genel bir ifade ile iptaline şeklinde hüküm kurulmuştur.
Uyuşmazlık konusu davada ise, vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan mirasçılar Fatma, Emine ve Hüsniye aleyhine Mahir ve Mustafa Yeşilkaya (lehine vasiyette bulunulanlar) tarafından aynı vasiyetnamenin tenfizi istenilmiştir.
Böylece yukarıdaki ilkeler ışığında vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan davalılar yönünden ölüme bağlı tasarrufun (davalılar hissesi gözetilerek) tenfizi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı Arzu Yeşilkaya’nın noterde düzenlediği 28.3.1998 tarihli vasiyetname ile 98 ve 99 parsellerdeki (taksimen 1495 parsele giden) payını eşit olarak müvekkillerine vasiyet ettiğini, gerek açtıkları vasiyetin iptali davasından feragat etmeleri, gerekse noterde feragatname düzenlemeleri nedeniyle, davalılar yönünden vasiyetnamenin tenfizine engel bir durumun kalmadığını ifadeyle, vasiyetnamenin tenfizi gereğince davalılara ait 1495 parseldeki paylarının eşit olarak davacılar adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeye konu vasiyetname iptal edildiğinden tenfizin istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı taraf vekilince temyiz edilmekle Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı taraf vekili getirmektedir.
Burada çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iptaline karar verilen vasiyetnamenin, iptal davasında taraf olmayan mirasçılar yönünden tenfizinin olanaklı olup olmadığı noktasındadır.
Özel Daire bozma ilamında da işaret olunduğu üzere, kural olarak; ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını, mirasçıların birlikte açma zorunluluğu bulunmamaktadır (TMK.yeni md.558,eski 449). Diğer bir ifade ile her bir mirasçı kendi yönünden ve tek başına vasiyetnamenin iptalini isteyebilir. Bu durumda iptal davasını açmayan mirasçılar yönünden, vasiyetname geçerliliğini korur.
Nitekim, 7.12.1955 tarih,1955/16 Esas – 1955/25 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da “…Medeni Kanunumuzun sistemine göre tasarruf ehliyeti bulunmayan bir muris tarafından tanzim olunan ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz olmayıp ancak iptali kabil sayılacağından, bir iptal sebebinin mevcut olduğunu tespit eden bir mahkeme kararı ancak aleyhlerine sadır olan şahıslara karşı muhkem kaziyye teşkil edeceği…” ifadesiyle bu husus vurgulanmıştır.
Şu hale göre, bir ölüme bağlı tasarrufun iptali sebebi doğduğunda, ancak davaya taraf olanlar yönünden hukuki netice doğuracak; davada taraf olmayan mirasçılar yönünden vasiyetname geçerli olmaya devam edecektir.
Somut olayda, davalılar tenfizi istenen vasiyetnamenin iptali davasının tarafı olmadığına ve başka bir surette vasiyetnamenin iptalini de istemediklerine göre, Özel Daire bozma ilamında da açıkça ifade edildiği üzere, davalılar yönünden hisseleri de gözetilerek ölüme bağlı tasarrufun tenfizine karar vermek gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.