– Şüphe (Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme)
– Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme
– İn Dubio Pro Reo (Kuşkudan Sanık Yararlanır)
– Ceza Mahkumiyetinin Şartları (Şüphe)
TCK.35, 38/1, 53, 63, 109/2,3-a/b
1. Katılanın varsayıma dayalı iddiaları dışında sanık Fatih`in diğer sanıkları azmettirdiğine ilişkin bir kanıt bulunmadığı gibi, diğer sanıkların soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan beyanlarının tamamında kendilerini sanık Fatih`in azmettirmediğini açıkça beyan etmişlerdir.
Diğer taraftan, gerek sanık Fatih Güçlü`nün, gerekse sanık Ayhan Kaya`nın katılanı cep telefonu ile arayarak ve mesaj çekmek suretiyle tehdit ettiği yolundaki katılanın iddialarını doğrulayacak dosyaya yansıyan herhangi bir tespitte bulunmamaktadır.
2. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.
Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.
Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.
Ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu da budur.
Bu itibarla, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara ve varsayımlara dayanılarak, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenlerle bozulması gerekmektedir.
DAVA ve KARAR:
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme suçundan sanık Fatih Güçlü`nün, 5237 sayılı TCY.`nın 38/1., 109/2., 109/3-a-b, 35., 53. ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin,
Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.7.2007 gün ve 13-515 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen;
Yargıtay 8. Ceza Dairesince 21.7.2008 gün ve 3512-9360 sayı ile;
Diğer sanıklar hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçundan kurulan hükümlerin onanmasına;
Sanık Fatih Güçlü hakkındaki hükmün ise;
“Olayın oluşu ve tüm dosya kapsamına göre müştekinin soyut şüphesi dışında sanık hakkında mahkumiyeti için savunmanın aksini gösterir şüpheden uzak yeterli ve kesin inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden, beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden Daire Başkanı Z. Aslan`ın hükmün onanması yönündeki karşıoyu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 5.11.2008 gün ve 150-305 sayı ile;
“Sanık Fatih Güçlü kiracısı olduğu mağdurun taşınmazı satmasından sonra iş yerinden çıkarılmış, kendince maddi kayıplardan mağduru sorumlu tutmaya başlamıştır. Diğer iki sanığın bu sanıktan habersiz olarak bu şekilde davranmaları ya da kendi başlarına hareket etmeleri söz konusu olamaz. Olayların geçirdiği süreç, hayatın olağan akışı, toplumun yerleşik davranış biçimi gözetildiğinde sanık Ayhan Kaya`yı mağdurun üzerine yönlendiren, onun kaçırılarak gözünün korkutulmasını isteyen kişinin sanık Fatih Güçlü olduğu, eniştesi olan Ayhan Kaya`nın söz ve davranışlarından haberdar olmamasının mümkün olmadığı saptanmıştır. Bu itibarla bu sanığın diğer iki sanığı suç işleme konusunda azmettirdiği, TCK.nun 38/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği anlaşılmıştır…
Mağdur Mustafa İpek`in, sanık Fatih Güçlü tarafından kiralanan dükkandan sanığı çıkarması nedeniyle mağdur olduğunu düşünen sanık Fatih Güçlü`nün, sanığa birkaç kez telefon etmesi, daha sonra eniştesi Ayhan Kaya`yı devreye sokması gözetildiğinde, sanık Fatih Güçlü`nün, azmettirdiğinin kabulü gerektiği belirtilmektedir.
İlk hükme dayanak teşkil eden olaylar ve gerekçeler aynen varlığını korumaktadır. 62 sıra numaralı ilk ifadesinde Mustafa İpek, Fatih Güçlü`nün hava parası talep etme konusunda ısrarcı olduğunu, daha sonra kendisine telefon mesajı çekerek “Bundan sonra seni arayacak kişiler ile muhatap olursun” şeklinde tehdit etmeye başladığını belirtmiştir. Tam da bu ifadeye uygun şekilde daha sonra kendini Albay Kenan olarak tanıtan Fatih Güçlü`nün eniştesi Ayhan Kaya devreye girmiş ve mağduru rahatsız etmeye başlamıştır.
Mağdur Mustafa İpek`in bozma sonrasındaki ifadesinde dahi diğer 2 kişiyi üzerine yönlendiren kişinin Fatih Güçlü olduğunu belirttiği görülmektedir. Bu kişinin eski kiracısı olan Fatih Güçlü`ye aradan 2 yıl geçmesine rağmen hala asılsız isnatlarda bulunması ve bunu sürdürmesi hayatın olağan akışı ve toplumun yerleşik davranış biçimine aykırı olacaktır.
Sanık Ayhan Kaya sanık Fatih Güçlü`nün eniştesidir. Fatih Güçlü`nün bilgisi dışında Ayhan Kaya`nın, bu şekilde davranması söz konusu olamaz. Ayhan Kaya`nın katılan Mustafa İpek`in kimlik bilgileri, telefon numaraları, iş ve ev adresleri, araç plakasını ancak bunları bilen Fatih Güçlü`den temin edebileceği son derece açıktır.
Bu suç yönünden hükmü kesinleşen Ayhan Kaya`nın 72 sıra numaralı ifadesi bu oluş ve kabulü desteklemektedir. Burada Fatih Güçlü`nün kendisine durumunu ve kendince mağduriyetini birçok kez anlattığı açıkça belirtilmektedir.
Ayhan Kaya ve İbrahim Kurnaz hakkındaki hükmün onanması mahkememizin oluş ve kabulünü desteklemektedir. Katılan Mustafa İpek`le hiçbir sorunu olmayan, bu kişiden bir hak ve alacakları bulunmayan, bu iki kişinin kendilerince bir karara varıp, katılanı silah zoruyla ve üzerine-aracına benzin dökülerek nedensiz biçimde kaçırmaya çalışmaları mümkün değildir. Buradaki amaç Fatih Güçlü`nün istediği hava parasının daha sonra alınmasıdır. Bu nedenle bu hususların Fatih Güçlü`nün bilgi ve onayı dışında gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla mağdurun olay günü silah zoruyla ve üzerine benzin dökülerek kaçırılmaya çalışılması olayının, Fatih Güçlü`nün bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığı, bu kişinin azmettirici olarak kabul edilmesi için yeterli maddi delil elde edildiği sonucuna varılmıştır.
Esasen katılan Mustafa İpek tüm aşamalarda birbiriyle uyumlu ifadeler vermiştir. Bu ifadeler Ayhan Kaya ve İbrahim Kurnaz yönünden yeterli ve uygun kabul edilmiş mahkumiyet hükmü onaylanmıştır. Bu ifadelerin Fatih Güçlü yönünden yeterli olmadığından söz edilmesi çelişik bir durum oluşturacaktır. İlk ve 62 sıra numaralı ifadede Fatih Güçlü`nün katılanı tehdit ettiği ve başka kişilerle muhatap olacağını söylediği yer almaktadır. Bu aşamadan sonra diğer iki sanık devreye girmiş ve bu suç işlenmiştir. Bu nedenle katılanın oluşa ve dosya kapsamına uygun ifadelerinin bir bütün olarak itibara değer kabul edilmesi ve sanık Fatih Güçlü`nün de azmettirici olarak cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır…
Mağduru zorla kaçırmaya çalışan iki kişi hakkındaki hükmün onanması da bu oluş ve kabulü desteklemektedir. Zira mağdurla kendince sorun yaşayan, ondan hava parası almak isteyen ve mağdurun kaçırılmasından sonra çıkar sağlanması durumunda bunu elde edecek olan kişi sanık Fatih Güçlü`dür.” gerekçeleri ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine,
Yargıtay C. Başsavcılığının “onama” istemli 17.3.2009 gün ve 58352 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya,
Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanıklar Ayhan Kaya ve İbrahim Kurnaz hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna teşebbüsten verilen hükümler Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş bulunduğundan inceleme sanık Fatih Güçlü`nün kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme suçuyla sınırlı olarak yapılacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Sanık Fatih Güçlü`nün haklarındaki hüküm kesinleşen sanıkları, katılanın hürriyetinin kısıtlanması suçuna azmettirip azmettirmediğine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan Mustafa İpek, C. Savcılığında özetle; “2005 yılı Kasım ayı içerisinde bu işhanını içindeki kiracıları ile birlikte sattım. Kiracılarımdan işhanının giriş, bodrum ve üst katını olmak üzere üç katını kullanan Fatih Güçlü isimli kiracım, satıştan dolayı işyerlerinin boşaltılacağından benden, kendisinin mağdur olduğunu beyanla, dükkanı boşaltması için hava parası vermemi istedi. Ben de hava parası veremeyeceğimi işhanını tamamen sattığımı, kendisinin alan kişi ile görüşüp anlaşması gerektiğini, benimle bir alakasının kalmadığını söyledim. Bu tarihten üç dört ay sonra benim kullanmakta olduğum telefonuma Fatih Güçlü mesaj çekti ve kendisinin benimle muhatap olmayacağını, arayacak şahıslar ile muhatap olmam gerektiğini tehditvari bir şekilde mesaj olarak gönderdi. Ancak ben Fatih Güçlü`yü uzun süredir tanıdığımdan dolayı konuyu hiçbir şekilde ciddiye almadım. Bu mesajdan bir hafta sonra, telefonumu arayan erkek bir şahıs, kendisinin Ankara`da Albay Kenan olduğunu, Fatih Güçlü`nün bir yakını olduğunu, benim işhanını satmamdan dolayı Fatih`in mağdur olduğunu, bu mağduriyeti gidermem gerektiğini yine tehditvari bir şekilde söyledi. Hatta bana “senin kim olduğunu biliyorum, nerede oturduğunu biliyorum, bindiğin arabanın plakasını dahi biliyorum, akşam sabah gidiş geliş güzergahını bile takip ettim, bu konuyu halledersen edersin, etmezsen senin için iyi olmaz” şeklinde konuştu. Ben de kendisine “böyle bir şeyle ilgim yok Fatih Güçlü`ye borcum da yok, eğer ki bir problemin varsa bizi bir araya getir bu konuyu oturup halledelim” dedim ve telefonu kapattım. Bu görüşmeden yaklaşık olarak bir ay kadar sonra tekrar aynı şekilde bir telefon geldi ve ben telefonu açtığımda arayan şahıs “ben Ankara`dan Albay Kenan” dediğinde ben telefonu yüzüne kapattım. Ancak bir müddet sonra bana, ailemi kastederek yatağımdan karımı alarak kendi yatağına sokacağını, bunun benim hoşuma gidip gitmeyeceğini mesaj olarak yazmış. Ben de bunun üzerine kendisini beni aradığı numaradan arayarak bunun ne biçim bir mesaj olduğunu bu kelimelerin delikanlıya yakışmayacak bir üslupta kullandığını söylediğimde telefonu kapattığım için kızdığından böyle bir mesaj yazdığını söyledi ve “ben şuanda Ankara`dayım seninle İstanbul`a gelince hesaplaşırız, görüşürüz” dedi ve telefonu kapattı. Ben bu görüşmelerden Fatih Güçlü`nün ismi geçtiği için herhangi bir şekilde rahatsız olmadım.
Bu konuyu kayda almadığım için herhangi bir resmi makamlara müracaat etmedim. “Benim kimseye herhangi bir borcum da olmadığı için konuyu da ciddiye almadım… Daha önceden tanımadığım, ilk defa olay günü gördüğüm, kim olduklarını bilmediğim ancak Fatih Güçlü tarafından gönderildiklerini anladığım ve daha önceden de beni telefonla arayarak tehdit eden, bana silah çekerek vurmaya kalkışan, benim üzerime benzin döküp yakmaya çalışan, beni zorla bir yerlere götürmeye çalışan iki şahıstan ve kendilerini azmettirdiğini düşündüğüm Fatih Güçlü`den davacı ve şikayetçiyim” yargılama evresinde ise; “tahminimce Ayhan Kaya`yı üzerime salan Fatih Güçlü`dür, İbrahim Kurnaz da Ayhan Kaya tarafından kullanılmıştır… Kendini Albay Kenan olarak tanıtan kişi telefonda Fatih Güçlü`nün işlerinin bozulduğunu ve mağduriyetini gidermem gerektiğini söyledi, ancak herhangi bir para ya da rakam söylemedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık Mustafa Alkaya yargılama sırasında duruşmada; “2005 yılının son aylarında, Osman İpek adlı kişiden Tahtakale`de bulunan bir iş hanını satın aldım, ben bağlantı ve anlaşmayı bu kişi ile yapmıştım, bankada aldığım gayrimenkulün parasını ödeyeceğim sırada Osman İpek ve yanında gelen Mustafa İpek`i gördüm, Mustafa İpek ile başka bir tanışıklığım ve alışverişim olmamıştır, Fatih Güçlü ile aralarında nasıl bir ticari ilişki olduğunu bilmiyorum, Osman İpek bu yeri satmak istediğini söyledi, sattıktan sonra ayda 25.000.- ABD. Doları kira garantisi ve en az 2 yıl kiralayacağını söyledi, bana iki ay 25.000.- Dolar banka aracılığı ile ödendi, daha sonra bu işyerine uğradığımda Osman İpek buradan taşındıklarını ve başka bir kiracı bulduklarını söyledi, Fatih Güçlü ile tanışmam o sırada gerçekleştirmiştir. Fatih Güçlü ile Mustafa İpek arasında ne geçtiğini bilmiyorum, ancak Fatih Güçlü bu yere masraf ettiğini ancak çıkarılması halinde büyük bir zarara uğrayacağını beyan etmişti” demiştir.
Hakkındaki hüküm kesinleşen sanık Ayhan Kaya soruşturma aşamasında özetle; “Fatih Güçlü benim kayınbiraderimdir. Fatih bundan bir süre öncesine kadar şikayetçinin satmış olduğu Tahtakale`deki işhanında kiracı idi. Şikayetçi işhanını satınca tek kiracı olan Fatih Güçlü mağdur oldu, bu yüzden de aralarında ihtilaf meydana gelmiş, Fatih bana bunu anlattı, ben de şikayetçi ile birkaç kez bu durumu görüştüm. Dün de telefon açtığımda görüşmek için beni Dünya Ticaret Merkezinin otoparkına davet etti. Ben de tedbir olsun düşüncesi ile arkadaşım İbrahim Kurnaz`ı ve belime bir tabanca alarak sözleştiğimiz gibi saat:09.30 sıralarında dünya ticaret merkezi otoparkına geldik. Ancak burası devamlı sirkülasyonun bulunduğu insanların ve kameraların bol olduğu, özel güvenlik elemanlarının çok olduğu bir yerdir. Bir süre sonra şikayetçi arabası ile otoparka geldi. Bizim arabanın biraz ilerisinde durdu. Aracından indi ben kendisini daha önceden gördüğüm için tanıyordum. Yanına gittim, “Mustafa bey ben Fatih`in eniştesiyim sizle görüşecektik” dedim. Birden ne o adamı kaçırıyorsunuz diyerek üstüme saldırdı… ayrıca şikayetçi daha önceden beni tehdit ettiği ve birkaç kişiyle birlikte adamları gelip tehdit ettiği için silahımı da yanıma aldım” kovuşturma evresinde de özetle; “Ben oraya şikayetçi ile görüşmek üzere gittim randevu ile gittim onu kaçırma kastım yoktur. Beni Fatih Güçlü de göndermedi.
Şikayetçi randevu verdiği halde bize komplo kurdu… olaydan bir gün önce arayıp bu konuyu görüşmek istediğimi söyledim, kendisi otoparka davet etti, bu nedenle huylandım, işyeri komşum İbrahim Kurnaz ve ruhsatsız silahımı alıp oraya gittim… Fatih Güçlü`nün beni olay yerine göndermesi ya da bu konuda talimat vermesi söz konusu değildir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Hakkındaki hüküm kesinleşen sanık İbrahim Kurnaz soruşturmada özetle; “Ayhan Kaya arkadaşımdır ve işyeri komşumdur. Fatih`te bunun akrabasıdır. Olaydan bir gün önce Ayhan akşam üstü beni arayarak ertesi gün erken saatlerde daha önceden aralarında alacak verecek ihtilafı olan Mustafa İpek ile buluşacağını ve benim de kendisine eşlik etmemi istedi… ben de rahatsız olduğum için gitmek istemedim. Ancak kendisi bir şey olmaz sadece orada duracaksın, bir olay olursa bana tanıklık yaparsın demesi üzerine ben de gittim” yargılama aşamasında ise özetle; “Ben şikayetçiyi daha önceden tanımam. Sanıklardan Fatih Güçlü`yü de tanımam. Sadece Yeşildirek`de iş yeri komşum olan sanık Ayhan Kaya`nın kayınbiraderi olduğu için bir defa görmüşlüğüm vardır. Ben Ayhan`ın kayınbiraderi olan Fatih ile sanık arasında iş yeri tahliyesinden kaynaklanan bir takım alacak verecek meselesi olduğunu duymuştum”. demiştir.
Sanık Fatih Güçlü soruşturmada özetle; “Mustafa İpek ve Osman İpek beni bu iş hanından çıkartabilmek için baskılara giriştiler ve beni tehdit ile işyerimden zorla çıkarttılar.” Bana verdikleri sözleri tutmadılar. Ben de almam gereken krediyi bankadan alamadım ve benim yerime başka bir bijutericiye iş hanını sattılar. Ben bu durumu yakınlarıma anlattım ve yakınlarım da enişteme konuyu ileterek “Mustafa İpek, Fatih`i işyerinden atıyorlar” demiş, aradan bir süre geçtikten sonra eniştem Ayhan Kaya, Mustafa İpek`i arayarak benim uğradığım haksızlığı konuşmak istiyor ve Mustafa İpek konuşmak istemiyor. Eniştem Ayhan Kaya uzlaşmak ve aradaki sorunu halletmek için birkaç sefer daha arayarak Mustafa İpek ile görüşmek istiyor. Ben gerçekten Mustafa İpek`in oyunu ile büyük bir maddi sıkıntı içine düştüm ve haksız yere kendilerine 6 ay 20.000.- Dolar para ödedim ve zarar ederek işyerimden atıldım. Ben artık Mustafa İpek ile hiçbir şekilde görüşmüyordum. Bir defa kendisine mesaj atarak hakkımı helal etmediğimi, kendilerinin oyununa geldiğimi ve yasal yollara başvuracağımı yazdığım mesajı gönderdim. Mustafa İpek`in iddia ettiği gibi kendisine tehditvari mesaj ve konuşma yapmadım. Bugün buraya getirilmem sonucu öğrendiğim eniştem Ayhan Kaya ile Mustafa İpek arasındaki olaydan sizlerin bana anlatması ile bilgi sahibi oldum. Ben eniştemi kesinlikle yönlendirmedim ve kendisinde bugüne kadar silahta görmedim. Eniştem Ayhan Kaya`nın yanında bulunan ve ismini siz görevlilerden öğrendiğim İbrahim Kurnaz isimle şahsı hiç tanımam, benim bu olayla bir ilgim ve alakam yoktur. Ben zaten hakkımı elimdeki belgelerimle yasal yollarda aramak için dosya hazırlamıştım. Ben bu şekilde kimseyi tehdit ettirmedim, kimseyi ve eniştem Ayhan Kaya`yı azmettirmedim. Ancak eniştemi Mustafa İpek`in çağırdığını ve oyuna getirdiğini düşünüyorum” kovuşturma evresinde ise özetle; “yaşadığım olaylar ailemde konuşuldu eniştemin de haberi oldu, O da “ben ilgileneyim görüşeyim” dedi.
Ben ondan görüşmesini istemedim, kendisi ikna edebileceğini söyledi. Birkaç kez görüştüklerini duydum. Ancak en son olaydan haberim yoktu. Olayı aynı gün gece ben evde otururken öğrendim. Ben kendilerini kaçırması için azmettirmedim… 25 yıldır tanıdığım eniştemin silahı olduğunu bilmiyordum, böyle bir şey yapacağına inanmıyorum, benim eniştem Ayhan Kaya`ya 25 bin dolar borcum vardı, bu olaylara bağlı olarak borçlarını ödeyemedim, dolaylı olarak bu nedenle o da mağdur oldu” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Dosya içeriğindeki tüm kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın, mülkiyeti katılanın bir yakınına ait olmakla birlikte katılan tarafından idare edilmekte olan bir işhanında kiracı olarak işyerinin bulunduğu, bu işyerinin bir başkasına satılması sonrasında gelişen bir takım olaylar nedeniyle işyerini boşaltmak zorunda kaldığı ve bu nedenle de ekonomik sıkıntılar yaşadığı, bu sıkıntılardan sanığın eniştesi olan ve hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçundan verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen Ayhan Kaya`nın da haberinin olduğu, Ayhan Kaya`nın olay günü yanına arkadaşı olan ve hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanıklardan İbrahim Kurnaz`ı da alarak katılanın işyerinin bulunduğu ticaret merkezinin otoparkına geldikleri ve katılanı beklemeye başladıkları, katılanın otoparka gelerek aracını parkettiği sırada yanına yaklaşan sanıklar Ayhan ve İbrahim`in katılanı tekrar arabasına bindirerek kaçırmaya çalıştıkları, katılanın karşı koyması üzerine aralarında boğuşma çıktığı, sanıklarda bulunan tabancanın aracın içindeki boğuşma sırasında bir el patladığı, güvenlik görevlilerinin müdahalesi sonucu sanıkların eylemlerini tamamlayamadan yakalandıkları anlaşılmaktadır.
Sanık Fatih Güçlü`nün işyerinden çıkartılmasının ve bunun sonrasında yaşadığı ekonomik sorunların kaynağı olarak katılanı görmesi, diğer sanıklardan Ayhan Kaya`nın sanık Fatih`in eniştesi olması, diğer sanıklar Ayhan ve İbrahim ile katılanın arasında kendisini kaçırmayı gerektirecek bir düşmanlığın olmaması gibi hususlar gözönüne alındığında sanık Fatih Güçlü`nün diğer sanıkları katılan Mustafa İpek`in hürriyetinin kısıtlanması suçuna azmettirdiğine ilişkin yoğun bir kuşku oluştuğu ortadadır.
Bununla birlikte katılanın varsayıma dayalı iddiaları dışında sanık Fatih`in diğer sanıkları azmettirdiğine ilişkin bir kanıt bulunmadığı gibi, diğer sanıkların soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan beyanlarının tamamında kendilerini sanık Fatih`in azmettirmediğini açıkça beyan etmişlerdir. Diğer taraftan, gerek sanık Fatih Güçlü`nün, gerekse sanık Ayhan Kaya`nın katılanı cep telefonu ile arayarak ve mesaj çekmek suretiyle tehdit ettiği yolundaki katılanın iddialarını doğrulayacak dosyaya yansıyan herhangi bir tespitte bulunmamaktadır.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu da budur.
Bu itibarla, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara ve varsayımlara dayanılarak, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenlerle bozulması gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Metin Kaya; “Sanık Fatih Güçlü, 2002 ve 2005 yılları arasında, mağdur Mustafa İpek`e ait, İstanbul Eminönü İlçesi Tahtakale Caddesindeki işhanının giriş katını kiralayarak, aylık 7.500.- Dolar karşılığında bu yerini işletmekte iken bilahare mağdur Mustafa İpek`in 2005 yılında, işhanını Mustafa Alkaya`ya satması sonucu, Mustafa Alkaya ile Fatih Güçlü arasında yeni kira sözleşmesi düzenlenmiştir.
Bu yeni sözleşmeye göre (bodrum-zemin-1-2-3-4-5-6) katlı tüm binanın boşalması nedeniyle, tek kat için değil tüm bina için sözleşme yapılmış ve kira bedeli 25.000.- Dolara çıkarılmıştır. Bu sözleşme 1.1.2006 tarihinde düzenlenmiş ve sanık Fatih Güçlü, suç tarihi olan 7.11.2006 gününe kadar, aylık kira borcunu ödemiştir. Bu arada, Sanık Fatih Güçlü ile evvelki bina sahibi mağdur Mustafa İpek arasında, hava parası nedeniyle anlaşmazlık doğmuştur.
Sanık Fatih, çeşitli tarihlerde telefon ve mesajlarla, mağdura karşı, tehdit içeren sözler sarf edip hava parası vermesini istemiş, mağdurun da bu talepleri ret etmesi üzerine; sanık Fatih`in mağdura gönderdiği son mesajında, artık muhatap olmayacağını, mağduru başka şahısların rahatsız edeceğinden bahsetmiştir. Peşinden Albay Kenan lakabıyla, sanık Ayhan Kaya devreye girmiş, bu telefon ve mesaj tehditleri aralıksız devam etmiştir.
Daha sonra, 7.11.2006 günü sanıklar Ayhan Kaya ve İbrahim Kurnaz`ın silahla, mağdura ateş edip, üstüne benzin döküp, zorla otoya bindirerek, cebir-şiddet ve tehditle hürriyeti tahdit suçunu işlemeye teşebbüs ettikleri sırada suçüstü yakalanmışlardır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki anlaşmazlık, sanık Fatih Güçlü`nün diğer sanıklar Ayhan Kaya ile İbrahim Kurnaz`ı bu suça azmettirip azmettirmediğine yöneliktir.
a- Dosyanın içeriğinden anlaşıldığı gibi, olayın sebebi asli olan sanık Fatih`tir ve diğer sanık Ayhan kendiliğinden, mağdura telefon edip mesaj göndererek, “ben Albay Kenan`ım” diyerek tehditler savuramaz. Sanık Fatih`in yönlendirip azmettirmeden, bu olayların kendiliğinden vukua gelmesi mümkün değildir.
b- Asli failler (Ayhan Kaya ile İbrahim Kurnaz) mağdur Mustafa`yı tanımamaktadırlar. Mağdur ile kişisel hiçbir anlaşmazlıkları bulunmamaktadır. Sanık Fatih`in haberi olmadan mağdura karşı bir suç işlemeyi akıllarından bile geçiremeyecekleri bir gerçektir.
c- Önceden suç işlemek niyet ve kararı bulunmayan sanıklar Ayhan ve İbrahim`in iradesi üzerinde etkili olup, onlara bu suçları işlemeyi sağlayan Sanık Fatih`in niyet ve karar gücü itibariyle azmettiren olduğu ortadadır.
d- Sanık Ayhan, sanık Fatih`in eniştesidir. Yaptığı eylemler, kendisini değil, Sanık Fatih`i son derece ilgilendirdiği halde, bu eylemlerden Sanık Fatih`i haberdar etmeyip, eylemi tek başına yönlendirip sonuçlandırması, doğanın kurallarına ters düşmektedir.
SONUÇ: Direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan, “sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 5.11.2008 gün ve 150-305 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Diğer sanıklardan Ayhan Kaya hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan yerel mahkemece bozmaya uyularak kurulan hükme ilişkin temyiz incelemesinin yapılabilmesi için dosyanın tebliğname düzenlenerek Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, oyçokluğu ile karar verildi.