– İnternet Bankacılığı (Mevduattan Usulsüz İşlemle Çekilen Paralar)
– Mevduat (Ödünç Ve Usulsüz Tevdi Sözleşmesi)
– Mevduattan Usulsüz İşlemle Çekilen Paralar
– Karz Akti (Mevduat)
– Ödünç Sözleşmesi (Mevduat)
– Usulsüz Tevdi Sözleşmesi
– Vedia Akti (Mevduat) –
BK.306,307,472/1 – 4389 Sa.Ka.10/4 – 5411 Sa.Ka.61
Dava, banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir.
Usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Somut olayda, davacılara ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan çekilerek başka hesaplara EFT. yapılmış olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacılara vermiş olduğu şifre ve parolanın davacıların kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 11. Ticaret Mahkemesi`nce verilen 21.2.2008 tarih ve 2006/746 – 2008/81 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından internet şifresinin girilerek tanımadığı kişilerin değişik bankalardaki hesaplarına havale yapılmak suretiyle toplam 32.400.- YTL. aktarıldığını, havalelerden bir kısmının iade edildiğini, davalı bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, 22.740.- YTL.`nın temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kişisel bilgilerini koruyamaması nedeniyle oluşan zarardan müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ek güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle oluşan zarardan %10 oranında, davalı bankanın ise davacı hesaplarından usulsüz havalelerin yapılmasına engel olamaması nedeniyle %90 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 20.466.- YTL.`nın temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, banka nezdinde açılmış olan hesapta bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede aynı veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu 10/4. ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu`nun 61. maddesi).
Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir.
BK. 306. ve 307. maddeler uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur.
Aynı Yasa`nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef`i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Somut olayda mahkeme, benimsediği bilirkişi raporu ile davacının ek güvenlik önlemi olarak zaman ve limit kısıtlaması yapmaması nedeniyle oluşan zararda %10 müterafik kusurunun olduğu kabul edilmiştir.
Oysa davacılara ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan çekilerek başka hesaplara EFT. yapılmış olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacılara vermiş olduğu şifre ve parolanın davacıların kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır.
Kaldı ki, internet bankacılığında bankanın ve müşterilerin güvenliğini sağlayacak ek güvenlik önlemlerinin kullanılmasının zorunlu kılınmaması ve davacının inisiyatifine bırakılması nedeniyle meydana gelen zarardan dolayı davalı bankanın sorumluluğu ortadan kalkmaz.
Ayrıca, davacıya ek güvenlik enstrümanlarını kullanmadan işlem yapma yetkisinin davalı banka tarafından verilmiş olması karşısında, bunları kullanmadan işlem yapan davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.
Bu itibarla, mahkemece tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile tarafların birlikte kusurlu olduğunun kabul edilmeleri doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın, davacı yararına BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.
Y.11.H.D. 19.1.2010 E.2008/9239 K.2010/504