İcra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, idare aleyhine açılabilir.
Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu durumda, Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davada hükmün, Adalet Bakanlığı hakkında verilmesi gerekir.
Mahkemece, davanın İcra ve iflas dairesi görevlilerine ihbar edilmesinin bu kişilere taraf sıfatını kazandırmayacağı düşünülmeden, davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
DAVA ve KARAR:
Dava dilekçesinde 990.147.530.- TL. alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın 947,27.- YTL. için kısmen kabulüne kesin olarak karar verilmiş, hüküm kanun yararına bozulması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı, 7.4.2005 tarihinde Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davada, Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 1997/4094 sayılı dosyasında aleyhine yapılan icra takibinde reeskont faiz oranının %80 yerine %89 olarak hesap edilmesi nedeniyle icra müdürlüğünün işlemini şikayet ettiğini, Antalya 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2004/419 E. sayılı dosyasında şikayetinin kabul edildiğini ve bir miktar ödemenin iadesine karar verildiğini, ancak icra müdürlüğü dosyası bulunamadığından iadenin uzadığını, bu nedenle parayı kullanamadığı süre içindeki getirisinin tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş, dava icra müdürlüğü görevlilerine ihbar edilmiş, mahkemece dava ihbar edilen görevliler de davalı gösterilerek davanın kısmen kabulü ile 947,27.- YTL.`nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu`nun 5. maddesi hükmüne göre: “İcra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır.”
O halde, İcra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceği gözetilerek, Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davada hükmün bu davalı hakkında kurulması gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 49. maddesi gereğince; “iki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü şahsa rücu hakkı olduğu mülahazasında bulunursa, makamına kaim olarak davayı takip veya davada 3. şahıs sıfatı ile kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir.” Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi, davaya müdahale etmez veya (fer`i müdahil sıfatıyla katılırsa) onun hakkında hiçbir işlem yapılamayacağı gibi, hüküm de kurulamaz.
Mahkemece, davanın İcra ve iflas dairesi görevlilerine ihbar edilmesinin bu kişilere taraf sıfatını kazandırmayacağı düşünülmeden, davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
SONUÇ: Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeplerle kabulü ile hükmün dahili davalılar yönünden BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.