YHGK 13.5.2009 E.2009/11-85 – K.2009/180
– Haksız Haciz Sebebiyle Tazminat (Davalı Şirketin Vergi Dairesi Yazısını Yanlış Uygulaması)
– Görev (Vergi Dairesi Yazısını Yanlış Uygulayan Davalı Şirket Aleyhine Tazminat Davası)
6183 Sa.Ka. – HUMK.1 – 2576 Sa.Ka.6 – 2577 Sa.Ka.1,2 – 213 Sa.Ka.148 – BK.41
1. Davada, vergi dairesince davacı hakkında bilgi sorulmasına karşın, davalı şirketin bu istemi yanlış yorumlayarak davacının hesapları üzerine ihtiyati haciz uygulaması ve davacının ihtiyati haczin kaldırılması yönündeki başvurusunu da reddederek zararına neden olması maddi olgusuna dayanılarak; hesaplar üzerine davalının uygulanan haczin kaldırılması, 5.500.- TL. maddi ve 1.000.- TL. manevi tazminata hükmedilmesi istenmiştir.
2. Her ne kadar, davaya konu ihtiyati haciz işlemi, davalı tarafından Vergi Dairesinin 10.12.2005 tarihli yazısına dayanılarak gerçekleştirilmişse de, eldeki davada anılan idareye husumet yöneltilmemiş; 10.12.2005 tarihli yazı ile bildirilen idare işlemi değil, bu işleme dayanan davalı şirketin uygulaması davaya konu edilmiştir.
Davanın bu niteliği, davacının gerçek kişi, davalının da özel hukuk tüzel kişisi (şirket) olması, idareye karşı açılmış bir davanın da bulunmaması karşısında idari yargı yeri değil, adli yargı yerinin görevli olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma Kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bozulması gerekir.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 5.4.2006 gün ve 2006/69-185 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.6.2007 gün ve 2006/7441 – 9230 sayılı ilamı;
“…Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket nezdinde yatırım hesabı bulunduğunu, dava dışı Zincirlikuyu Vergi Dairesi tarafından davalıya yazılan yazıda müvekkilinin ortağı bulunduğu bir başka şirketin borcu nedeni ile alınan ihtiyati haciz kararı uyarınca bilgi isteme yazısı gönderilmiş olmasına rağmen yanlış yorumlanarak müvekkili hakkında haciz işlemi yapıldığını ileri sürerek, haczin kaldırılmasını, haksız haciz nedeni ile uğradığı zararın giderilmesi için maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, vergi idaresi istemi üzerine işlem yapıldığını, idari yargının görevli olduğunu, savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, haciz kararının yerinde olup olmadığı, vergi dairesinin talebinin haksız olup olmadığının denetlenmesi idari yargının görev alanı dışında olduğundan görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız haciz uygulaması nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, davacı vekili, vergi idaresinin müvekkili hakkında davalı şirket nezdinde hesabı bulunup bulunmadığını sormasına rağmen, davalının istem dışı ve haksız olarak müvekkiline ait hesaplar üzerine haciz koyduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, vergi dairesinin talebinin haksız olup olmadığının denetlenmesi görevinin idari yargının görev alanına girdiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de, davacının istemi davalı özel hukuk tüzel kişisinin, hesapları üzerine koyduğu haczin haksız olduğunun tespitine dayalı olup, davada, idare davalı olmadığı gibi uyuşmazlığın çözümünde de idarenin verdiği kararın hukuka uygunluğunun denetlenmesi söz konusu değildir. Bu nedenle davanın idari yargı görev alanına girdiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Dava, haksız haciz uygulaması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ve uygulamanın kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmiş; karar özel dairece haciz özel hukuk tüzel kişisi tarafından konulduğundan, işin esasına girilip çözüme ulaşılması gerekir iken görevsizlik kararı verilmesi yanlış bulunarak bozulmuştur. Mahkeme çoğunlukla verdiği kararla önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Davacının dava dışı şirkette menkul yatırım hesabının bulunduğu, davacının da ortağı olduğu ADK. Faktoring Finans Hizmetleri A.Ş.’nin vergi borcundan dolayı Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Zincirlikuyu Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş.’ne ve davalı Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş.ye hitaben yazılan 10.12.2005 tarihli yazılar ile; açık kimliği yazılı mükellefler hakkında vergi dairesince alınan ihtiyati haciz kararı bulunduğu, davacının da içinde bulunduğu yedi kişinin banka nezdinde menkul değer, hak ve alacağının bulunup bulunmadığının 213 sayılı VUK.’nun 148. maddesi gereğince 15 gün içinde kendilerine bildirilmesi ve bilgi verilmediği, yanlış ve yanıltıcı bilgi verildiği taktirde sorumlular hakkında 213 sayılı VUK.’nun mükerrer 355.maddesi gereği 1.180.- YTL. Özel Usulsüzlük cezası kesileceği” hususunun bildirildiği, yazının davalı özel hukuk tüzel kişisine ulaşması üzerine ihtiyaten haczin uygulandığı, durumun ilgili idareye bildirildiği, uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yolu noktasında olup; davaya bakma görevinin adli yargı yerine mi idari yargı yerine mi ait olduğunun çözümü gerekmektedir.
İlkin konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kapsam ve Nitelik” başlıklı 1.maddesinde; “Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Görevine Giren Uyuşmazlıkların Çözümü, Bu Kanunda Gösterilen Usullere Tabidir. Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinde Yazılı Yargılama Usulü Uygulanır ve İnceleme Evrak Üzerinde Yapılır.” Denilmektedir.
Aynı Kanunun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1 numaralı bendinde de ; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişilik hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile taksim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.
2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6.maddesinde ise; “Vergi mahkemeleri:
a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları,
b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları,
c) Diğer kanunlarla verilen işleri,
Çözümler.” Hükmü yer almaktadır.
Bu hükümlerden de anlaşıldığı üzere, idari yargının görev alanına giren dava türleri arasında gerçek kişilere ya da özel hukuk tüzel kişilerine karşı açılan davalar bulunmamaktadır. Bu nedenle; İdari yargı mercilerinde ancak ilgili idare dava edilebilir; gerçek ya da tüzel kişiler aleyhine dava açılamaz.
Eldeki dava, gerçek kişi tarafından özel hukuk tüzel kişisi aleyhine, tüzel kişinin işleminin iptali ve bu işlem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
Davada, vergi dairesince davacı hakkında bilgi sorulmasına karşın, davalı şirketin bu istemi yanlış yorumlayarak davacının hesapları üzerine ihtiyati haciz uygulaması ve davacının ihtiyati haczin kaldırılması yönündeki başvurusunu da reddederek zararına neden olması maddi olgusuna dayanılarak, hesaplar üzerine davalının uygulanan haczin kaldırılması, 5.500.- TL. maddi ve 1.000.- TL. manevi tazminata hükmedilmesi istenmiştir.
Her ne kadar, davaya konu ihtiyati haciz işlemi, davalı tarafından Vergi Dairesinin 10.12.2005 tarihli yazısına dayanılarak gerçekleştirilmişse de, eldeki davada anılan idareye husumet yöneltilmemiş; 10.12.2005 tarihli yazı ile bildirilen idare işlemi değil; bu işleme dayanan davalı şirketin uygulaması davaya konu edilmiştir.
Davanın bu niteliği, davacının gerçek kişi, davalının da özel hukuk tüzel kişisi (şirket) olması, idareye karşı açılmış bir davanın da bulunmaması karşısında idari yargı yeri değil, adli yargı yerinin görevli olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma Kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire Bozma Kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.