Ana Sayfa Yargı Kararları Y9HD 17.6.2010 E.2010/13532 – K.2010/19375

Y9HD 17.6.2010 E.2010/13532 – K.2010/19375

925
0

– Temyiz Edilebilirlik (Birleştirilen Davalar – İhtiyari Dava Arkadaşlığı – Kısmi Dava)

– Kararların Kesinlik Sınırı (Birleştirilen Davalar – İhtiyari Dava Arkadaşlığı – Kısmi Dava)

– Davaların Birleştirilmesi (Kararların Kesinlik Sınırı)


– İhtiyari Dava Arkadaşlığı (Kararların Kesinlik Sınırı)

– Kısmi Dava (Kararların Kesinlik Sınırı)

– Tasarrufu Teşvik Hesapları (Husumet – Haksahibine Yapılan Fazla Ödemeler)

– Tüzel Kişilere Tebligat Usulü

– Seri Davalarda Tebligat

– Davada Taraf Teşkili (Usulsüz Tebligat)

– Usulsüz Tebligat (Davada Taraf Teşkili) –

HUMK.73,427/II – 5521 Sa.Ka.15 4853 Sa.Ka.Ek.17201 Sa.Ka.12,13,17,18

1.    Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.
İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.
Seri olarak açılan davalarda, her dosya için kesinlik sınırına ayrı ayrı bakılması gerekir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, kısaca kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.
2. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç, hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer.
Tasarruf teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından sorumluluk Hazine Müsteşarlığına ait olmalıdır. Burada yasadan kaynaklanan bir sorumluluk söz konusu olup dahili dava yolu ile Hazinenin davaya dahil edilmesi usul ve yasaya uygundur.
3. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı adına duruşma günü belirtilmeden tek tebligat zarfı kullanılarak birbirinden bağımsız olan 57 adet dosyaya ait dahili dava dilekçesinin tebligata çıkarıldığı ve yetkisiz kişi adına yapılan tebliğin yukarıda belirtilen yasa ve tüzük hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece usulüne uygun şekilde taraf teşkili oluşturulmaksızın davalı idarenin savunma hakkını kısıtlayarak yokluğunda karar verilmesi hatalıdır.

DAVA ve KARAR:

Davacı Adem Bayram ile davalılar Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Yazıcı Demir Çelik A.Ş. ve Doğan Taşımacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. arasındaki davada İskenderun İş Mahkemesince verilen ve kesinlik sınırı nedeniyle davanın esası incelenmeksizin kesinleşen 16.6.2009 gün ve 2008/357 Esas – 2009/467 sayılı Kararının hukuka aykırı olduğu iddiası ile kanun yararına bozulması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.3.2010 gün ve 2010/54469 sayılı tebliğnamesi ile istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm belgeler okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ KARARI:

1- Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai Kararlar HUMK.’nun 427/II maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.

Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.

İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.

Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir.

Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir.

Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.

Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, kısaca kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 6.6.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı İçtihadında, 5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15. maddesindeki düzenleme gereği HUMK.’nun 427. maddesindeki kesinlik sınırının İş Mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt İş Mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

2- 4853 sayılı Kanuna 26.12.2006 tarihinde 5568 sayılı Kanunla eklenen ek madde 1 hükmü doğrultusunda, tasarruf teşvik hesaplarına dair tüm varlık ve yükümlülükler 31.12.2007 tarihi itibarıyla Hazineye devredilmiş durumdadır.

Anılan hükümde, “Mülga 9.3.1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usûl ve esasları belirlemek üzere 24.4.2003 tarihli ve 4853 sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31.12.2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre İlişkin Hususları Belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere ilişkin bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır.

“Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi Yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer” şeklinde kurala yer verilmiş olmakla tasarruf teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından sorumluluk Hazine Müsteşarlığına ait olmalıdır. Burada yasadan kaynaklanan bir sorumluluk söz konusu olup dahili dava yolu ile Hazinenin davaya dahil edilmesi usul ve yasaya uygundur.

3- Yerleşik Yargıtay Kararlarına göre; Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın (takibin) süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden (ya da icra takibinden) haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların (taleplerin) nelerden ibaret olduğunu bilmesi, Tebligat Kanununda ve Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK.’nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şeklide vurgulanan temel kurala göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez.

Bu bakımdan, davetiyenin ve tebliğ tutanaklı zarfın, davadaki ve takipteki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde taraflar yargılamaya katılmasalar dahi mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidir. Duruşmaya gelmese dahi yoklukta davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, yasanın öngördüğü uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girişilmemesi ve delillerin toplanarak bir sonuca ulaşılması zorunludur.

Tebliğ ile ilgili Yasa ve Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisinde daima gözönünde tutulmalıdır.

Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.

Tebligat Kanunu ile Tüzüğü’nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz.

Tüzel kişilere tebligatın nasıl yapılacağı Tebligat Kanununun 12. ve 13. maddesinde ve Tebligat Tüzüğünün 17 ve 18. maddesinde açıklanmıştır.

Buna göre; Tüzel Kişilere yapılacak tebligat bunların yetkili temsilcilerine yapılır. Eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gerekir.

Mahkemece, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı adına duruşma günü belirtilmeden tek tebligat zarfı kullanılarak birbirinden bağımsız olan 57 adet dosyaya ait dahili dava dilekçesinin tebligata çıkarıldığı ve yetkisiz kişi adına yapılan tebliğin yukarıda belirtilen yasa ve tüzük hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Buna göre mahkemece usulüne uygun şekilde taraf teşkili oluşturulmaksızın davalı idarenin savunma hakkını kısıtlayarak yokluğunda karar verilmesi hatalıdır.

SONUÇ: Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle İskenderun İş Mahkemesinin 16.6.2009 tarih ve 2008/357 Esas – 2009/467 Karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, Dosyanın gereği için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, oybirliği ile karar verildi.

Y.9.H.D. 17.6.2010 E.2010/13532 – K.2010/19375

Önceki İçerikY.12.H.D. 24.6.2010 E.2010/4059 – K.2010/16532
Sonraki İçerikY9HD 13.7.2010 E.2010/27788 – K.2010/23382

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.