1. Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.
Bu hüküm gereğince kısıtlanan ergin çocuklara anne ve babasının vasi tayin edilmesi halinde, vesayet değil velayet hükümleri uygulanmalıdır.
Davacının, kısıtlı ergin çocuğunun bakımı ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için onun hissedar olduğu taşınmazları satma talebinin sözü edilen hüküm kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak anılan hüküm Türk Medeni Kanununun ikinci kitabının ikinci kısmında düzenlenmiş bulunduğundan; bu hususta inceleme yapma görevi 4787 ve 5133 sayılı Kanunlar gereğince Aile Mahkemesine aittir.
2. Kabule göre ise,
Mahkemece, vesayet makamınca verilmiş satışa izin kararı bulunmadan, doğrudan pazarlıkla satışa karar verilmesi de yasaya aykırı bulunmuştur.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp, düşünüldü:
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı Emine Demir`in 15.10.2008 tarihinde açtığı davada, vesayeti altında bulunan Ergin kızı Ayten Demir`in bakımı ve ihtiyaçları için kızına muris Hanife Demir`den intikal eden tarla vasfındaki iki adet gayrimenkul ile bir adet traktörün pazarlık yoluyla satışına izin verilmesini istediği, yargılama aşamasında traktör ile ilgili davasını atiye bıraktığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılmadığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 419`uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan;
“Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.” hükmü gereğince kısıtlanan ergin çocuklara anne ve babasının vasi tayin edilmesi halinde vesayet değil velayet hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Orhangazi Sulh Hukuk Mahkemesinin 1.6.2007 tarih ve 2007/252 E. – 2007/337 K. sayılı hükmü ile Ayten Demir`e annesi Emine Demir`in vasi olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, Medeni Kanunun 356`ncı maddesinin ikinci fıkrasında;
“Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için zorunluluk varsa hakim, ana ve babaya belirlediği miktarlarda çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.” hükmü yer almakta olup, sözü edilen hüküm gereğince hakim, ana ve babaya belirlediği miktarlarda çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.
Davacının, kısıtlı ergin çocuğunun bakımı ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için onun hissedar olduğu taşınmazları satma talebinin sözü edilen hüküm kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak anılan hüküm Türk Medeni Kanununun ikinci kitabının ikinci kısmında düzenlenmiş bulunduğundan; bu hususta inceleme yapma görevi 4787 ve 5133 sayılı Kanunlar gereğince Aile Mahkemesine aittir.
Görev kuralları kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Mahkemece davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken bu hususa dikkat edilmemiş olması doğru bulunmamıştır.
Kabule göre ise,
Medeni Kanunun 444`üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğince, kısıtlıya ait taşınmazların satışına vesayet makamı karar vermekte, son fıkra hükmüne göre ise, denetim makamı, istisnai olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını gözönüne alarak pazarlıkla satışa karar verebilmektedir.
Mahkemece, vesayet makamınca verilmiş satışa izin kararı bulunmadan, doğrudan pazarlıkla satışa karar verilmesi de yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.