– Tasfiye Halindeki Kooperatifin Dava Ehliyeti
– Kooperatif Ortağının Bahçesine Kuyu Açması
– Kooperatif Ortağının Su Kullanımında Zarar Vermesi (Kuyu Açmak)
1163 Sa.Ka.
1. Kooperatif tasfiye halinde olduğu, ancak ticaret sicilinden henüz terkin edilmemiş olduğundan, açtığı davanın ehliyetsizlik gerekçesiyle reddi doğru olmamıştır.
2. Davalının açtığı kuyudan gelen suyu ayrıca ikinci bir saate bağlayarak kullandığı, bunun yanında ayrı bir sayaca bağlı kooperatifçe sağlanan suyu da kullanmaya devam ettiği belirlenip, uyuşmazlık konusu olmamasına göre;
Davacının dava dilekçesi ve aşamalardaki iddiaları ile savunma da gözetilerek; böylesi kullanım şeklinin, davacının dava dışı köye yaptığı ödeme karşılığı tüm ortaklarca kullanılan su miktarı ve maliyetine etkisinin olup olmayacağı, davalının kaçak ve haksız bir kullanımının ve buna bağlı olarak davacı kooperatifin zararının; tazmini gereken herhangi bir su bedelinin bulunup bulunmadığı;
Varsa miktarının tespiti ile varılacak sonuç çerçevesinde hüküm kururulmalıdır.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Bolu Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin davanın reddine dair verilen 12.12.2007 gün ve 248-353 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 17.3.2009 gün ve 4139-1703 sayılı ilamı;
(“…Davacı vekili, davalının ortağı olan müvekkilinin su deposundan ikinci bir saat takarak su aldığını, aldığı suyu ziyan ettiğini, tüm ortakların bu durumdan zarar gördüğünü ileri sürerek, şimdilik 10.000.000.000.- TL. (10.000,00.- YTL.) maddi tazminatın temerrüt faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının aktif dava ehliyetinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin, davacı kooperatif tasfiye halinde olduğu için aktif dava ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine ilişkin kararı,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bozulmuş; bozma ilamında özetle;
“kooperatif tasfiye halinde olduğu, ancak ticaret sicilinden henüz terkin edilmemiş olduğundan, davanın bu gerekçeyle reddi doğru olmadığı belirtilerek davanın esasına girilerek görülmesi gereğine” değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama sonunda, davalının kaçak su kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de; dayanılan gerekçe somut olaya uymamaktadır.
Somut olayda davacı kooperatif ile davalı arasında üyelik ilişkisi söz konusu olup, aralarındaki ilişkinin kooperatif anasözleşmesi ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre değerlendirilmesi gereklidir.
Bu bağlamda uyuşmazlığının çözümünde, davalının taşınmaza kuyu kazdırma eyleminin, kooperatif projesine aykırılık oluşturup, oluşturmadığı gözönünde bulundurulmalıdır. Bu durumda mahkemece, kooperatif projesi getirtilerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak, davalının eyleminde projeye aykırılık bulunup bulunmadığı araştırılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerindedir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Davacı kooperatif, davalının yatay kat mülkiyeti kurulu sitede kendi bağımsız bölümünü çevreleyen arazide, Kooperatif yönetimi ile yetkili otoritelerden izin almadan kaçak su kuyusu açtığını, bir su sıkıntısına sebebiyet verecek şekilde, evinin içine koyduğu ikinci saatle kaçak su kuyusu ile irtibatlı ve ana şebekeden ikmal ve deşarj borusu ile kuyu dolduktan sonra tonlarca suyu genel kanalizasyon sistemine bağlayan bir tertibat yaptırarak kullandığını, bu suretle yıllarca Kooperatifin binbir güçlükle ve Aydan Köyü ile bağıtladığı sözleşme ve verdiği teminatlarla elde edebildiği suyu, kendi şahsi amaçları için kullanıp, israf ettiğini; kooperatife ait bulunan ve bedelini tüm ortakların ödediği suya bu şekilde haksız el koyup, yararlandığını, bu konuda yapılan kontrol sonucunda tespit edilen haksız su bedelinin ödenmesinin davalıdan istendiğini, davalının ödemeye yanaşmadığını, sonradan kuyuyu kapatıp bağlantıları kesmişse de daha önce gerçekleşen su kullanım bedellerini ödemediğini, ifadeyle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere su bedelinden doğan borcunun 10.000.000.000.- (eski) TL. (10.000.- TL.)’lik kısmının 14.6.2003 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı cevabında; davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını;işin esası yönünden de kullandığı iddia edilen su miktarının doğru olmadığını, yönetimle aralarında oluşan husumet nedeniyle eldeki davanın açıldığını, davacının köyle yaptığı anlaşma gereği kullanılacak su miktarına bağlı olmadan bedel ödendiğini, bu nedenle doğan bir zararın da bulunmadığını, ifadeyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece önce dava husumet noktasından reddedilmiş; bu kararın bozulması üzerine, bozmaya uyularak işin esası incelenmiş ve sonuçta 12.12.2007 tarihli kararla;
“dinlenen tanıkların tamamının kaçak su kullanımını doğrulamadıkları, davalının, davacı kooperatifin evine bağladığı su dışında başka bir kaynaktan temin ettiği suyu kullandığı, kooperatiften alınan suyun fazlası ve kaynak suyunun bahçedeki kuyuya aktığı, buradan da kanalizasyona tahliye olduğu, davalının kooperatiften aldığı suyu sayaçtan geçirerek sarf ettiği, kaçak su kullanımı tespit edilmediği, davacı kooperatifin kurulduğu tarihten 2003 yılına kadar su temin ettiği dava dışı köye ödediği toplam su bedelinin 2.655,00.- TL. olduğu, davalı hakkında fazla ve kayıtsız su kullandığı yönünde tutulan tutanakta Haziran 2003 tarihinden sonra bütün binalara su girişi kesildiğinde ana depodaki suyun yine eksildiği, yani ana su dağıtım şebekesinde de kaçakların olduğu, davalının, davacı kooperatifin suyunu haksız ve fazladan kullanıp israf ederek davacı kooperatifi zarara uğrattığı yönünde yeterli vicdani kanı oluşmadığı, davanın kanıtlanamadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyizi üzerine Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümüne aynen alınan kararla bozulmuş; bozmada davalının açtığı kuyunun projeye uygun olup olmadığının araştırılması gereğine işaret edilmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmekle hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davacı kooperatif ile davalı üye arasındaki uyuşmazlık temelinde kooperatifin kaçak ve haksız su kullanılmak suretiyle zarara uğratılıp uğratılmadığı noktasındadır. Davacı eldeki dava ile projeye aykırılık iddiasında bulunmamış haksız kullanılan su bedelinin tahsili istemiştir. Davalının kuyu açıp buradan aldığı suyu ikinci bir sayaca bağladığı da belirgindir. Dolayısıyla, uyuşmazlığın açıklanan niteliği ve dosya kapsamı gözetildiğinde bozmada işaret olunan projeye aykırılık olgusunun varlığı ya da yokluğu varılacak sonuca etkili değildir.
Ne var ki, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme varmaya yeterli değildir. Zira, davacı iddiasına konu zararın gerçekleşip gerçekleşmediği sağlıklı bir biçimde tespit edilmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; davalının açtığı kuyudan gelen suyu ayrıca ikinci bir saate bağlayarak kullandığı, bunun yanında ayrı bir sayaca bağlı kooperatifçe sağlanan suyu da kullanmaya devam ettiği belirlenip, uyuşmazlık konusu olmamasına göre; davacının dava dilekçesi ve aşamalardaki iddiaları ile savunma da gözetilerek; böylesi kullanım şeklinin, davacının dava dışı köye yaptığı ödeme karşılığı tüm ortaklarca kullanılan su miktarı ve maliyetine etkisinin olup olmayacağı, davalının kaçak ve haksız bir kullanımının ve buna bağlı olarak davacı kooperatifin zararının; tazmini gereken herhangi bir su bedelinin bulunup bulunmadığı; varsa miktarının tespiti ile varılacak sonuç çerçevesinde hüküm kurmak olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.