– Kredi Kartı Sözleşmesine Kefalet Ve Metnin Altındaki “Garanti Şerhi”
– Kredi Kartı Borcuna Garanti Vermek (Kefalet Amacı İle)
– Garanti Şerhi (Kredi Kartı Borcuna Kefilin İmzasını Almak)
– Garanti Sözleşmesi Amacı – Garanti Beyanı –
BK.18, 110, 483, 484 – 5915 Sa.Ka.2 – 5464 Sa.Ka.Geç.5
Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesine kefalet ve bu sözleşmenin hemen altındaki “Garanti Şerhi”nden doğa alacak davasında;
1. Sözleşmenin hemen altına “Garanti Şerhi” adı altında sözleşmeye yollama yapılarak garanti veren sıfatı ile limitle sınırlı olmaksızın bu kartın kullanılmasından doğacak tüm borçların ödenmesinin taahhüt altına alınmış ve davalıların imzasının da bu beyanın altına alınmış ise de,
Açıklanan niteliği itibariyle garanti beyanının asli yarar olmaktan çıktığı, feri nitelik yeni kefalet amacına yönelik olduğu intibaının borçluya verilmiş olduğu, davalıların bu sözleşmeyi yapmakta menfaatleri olduğu belirlenemediği gibi, bu hususun davacı bankaca da ileri sürülüp kanıtlanamadığından;
Davalıların garanti beyanı altındaki beyanlarının bir garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiği sonucunun ortaya çıkar.
Bilirkişi raporunda davalıların borcun tamamından sorumlu oldukları belirtilmiş ise de, davalıların sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları, bu nedenle sorumluluklarının kefalet limiti ile sınırlı olduğu kabul edilmelidir.
2. Mahkemece davalıların kefil olduğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de;
Kefillerin sözleşmede belirtilen 1.500.- TL. kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarıyla sınırlı olarak sorumlu oldukları gözetilip hükmedilecek miktar yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Yerel Mahkeme Kararının gerekçesiyle hüküm kısmının infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğundan, eksik incelemeye dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.3.2010 tarih ve 2009/130 E. – 2010/29 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay Yüksek 19. Hukuk Dairesinin 12.7.2010 tarih ve 2010/6053 E. – 2010/8799 K. sayılı ilamı;
(…Davacı vekili, davalıların müvekkili banka ile davalılar arasında imzalanan Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesinden kaynaklanan borçları ödememeleri üzerine hesabın kat edilerek, kat ihtarnamesinin davalılara gönderilmesine rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle başlattıkları takibin davalıların itirazı üzerine durduğunu bildirerek itirazın kesin olarak kaldırılmasına, asıl alacak miktarı olan 12.770.- TL.nin %40`ı oranında inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap dilekçelerinde, sorumluluklarının sözleşmede belirtilen miktar olan 1.500.- TL. ile sınırlı olduğunu, başkaca sorumluluklarının bulunmadığını bildirerek davanın reddini, %40 tazminatın davacıdan tahsilini istemişlerdir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın kısmen kabulü ile itiraz edilen alacak miktarının %40`ı oranında hesaplanan inkar tazminatının davalılardan tahsiline, davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine dair verilen karar,
Dairemizin 20.7.2009 tarih, 2009/3116 Esas – 2009/7560 Karar sayılı ilamı;
Mahkemece, banka kredi kartı hamilinin 5915 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca 5464 sayılı Yasaya eklenen geçici 5. maddesi hükmünden yararlanmak üzere süresinde başvuruda bulunup bulunmadığı, başvuruda bulunmuş ise geçici 5. maddede öngörülen koşuları yerine getirip getirmediği hususunda araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, toplanan delillere göre takip dosyası borçlu veya kefilleri tarafından 5464 sayılı Yasa Kapsamında yeniden yapılandırma yoluna gidilmediği, sözleşmenin hemen altına “Garanti Şerhi” adı altında sözleşmeye yollama yapılarak garanti veren sıfatı ile limitle sınırlı olmaksızın bu kartın kullanılmasından doğacak tüm borçların ödenmesinin taahhüt altına alınmış ve davalıların imzasının da bu beyanın altına alınmış ise de, açıklanan niteliği itibariyle garanti beyanının asli yarar olmaktan çıktığı, feri nitelik yeni kefalet amacına yönelik olduğu intibaının borçluya verilmiş olduğu, davalıların bu sözleşmeyi yapmakta menfaatleri olduğu belirlenemediği gibi, bu hususun davacı bankaca da ileri sürülüp kanıtlanamadığından davalıların garanti beyanı altındaki beyanlarının bir garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiği sonucunun ortaya çıktığı, bilirkişi raporunda davalıların borcun tamamından sorumlu oldukları belirtilmiş ise de, davalıların sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları, bu nedenle sorumluluklarının kefalet limiti ile sınırlı olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacının takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının resen hesaplanarak davanın kısmen kabulüne, davalının 110.075.- TL. işlemiş faiz, 5.503.- TL.BSMV`ye yapmış olduğu itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, haksız olarak itiraz edilen alacak miktarının %40`ı oranında hesaplanan 46.23.-TL. inkar tazminatının davalılardan tahsiline, davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş,
Hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Mahkemece davalıların kefil olduğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de, kefillerin sözleşmede belirtilen 1.500.- TL. kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarıyla sınırlı olarak sorumlu oldukları gözetilip hükmedilecek miktar yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerel mahkeme kararının gerekçesiyle hüküm kısmının infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğundan, eksik incelemeye dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Öte yandan takip talebinde %74,10 oranında temerrüt faizi talep edilmiş olduğu halde mahkemece talep aşılarak %75,48 oranında faiz yürütülmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,çmahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma Kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.