Ana Sayfa Yargı Kararları Y7HD 6.2.2009 E.2008/102 – K.2009/448

Y7HD 6.2.2009 E.2008/102 – K.2009/448

653
1

– Kazandırıcı Zamanaşımı Nedeniyle İktisap (Mer`a Uyuşmazlığı – Davanın Görülmesinde Yöntem)
– Zilyetlikle İktisap (Mer`a Uyuşmazlığı – Davanın Görülmesinde Yöntem)
– Vergi Kaydı (Zilyetlikle Birleşmemesi)
– Mer`a Araştırmasında Yöntem

3402 Sa.Ka.14/son, 16/B, 18, Geç.4, Geç.5

Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı davada:

Yanlar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplanmıştır.

Kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır.

Uygulama ve mülkiyet belgesi olmayan zilyedikle birleşmedikçe değer verilmesi hukuken olanaksız olan vergi kaydının uygulaması da hüküm vermeye yeterli değildir.

Somut olayda sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle dosya içeriğine göre öldüğü belirlenen ve kadastro komisyon kararının tarafı oldukları saptanan ve tesbite itiraz eden Cemil`in tüm mirasçılarını göstermeye elverişli onaylı nüfus aile tabloları getirtilmeli ve taraf teşkili tamamlanmalıdır.

Taraf teşkili tamamlandıktan sonra;

Kararda detayi ile açıklanan şekilde aşamalı olarak inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmelidir.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay`ca incelenmesi davacı Y. Köy Tüzel Kişiliği ve Fevzi ile davalı Perviz tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda Yerel Mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan Bozma Kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Ne var ki, mahkemece 8.5.1991 günlü Bozma Kararına uyulduğu halde Bozma Kararı gerekleri tümü ile ve aynen yerine getirilmemiştir. Öte yarından Bozma Kararı kapsamının sonucu ve içeriği ile Bozma Kararına uyulduktan sonra yapılan yargılamada dava dosyasına yansıyan bilgi ve belgelere göre davada taraf koşulunun oluşturulmadığı anlaşılmaktadır.

Öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Kaldı ki dava ve temyize konu 41 parsel sayılı taşınmaz hakkında karar yerinde olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış bu yanılgının varsa gerekçeleri hüküm yerinde gösterilmemiştir.

Mahkemece hakkında hüküm kurulan dava konusu 48 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde sözü edilen taşınmaz üzerinde adlarına tescile karar verilen zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu`nun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de;

Yapılan araştırma uygulama ve mülkiyet belgesi olmayan zilyedikle birleşmedikçe değer verilmesi hukuken olanaksız olan vergi kaydının uygulaması da hüküm vermeye yeterli değildir.

Yanlar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplanmıştır.

Dava konusu 41 parsel sayılı taşınmaz hakkında hüküm kurulmamış olması dosya içeriğine göre saptanan uyuşmazlık niteliğini değiştirmez. Kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır.

O halde ÖNCELİKLE somut olayda sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dosya içeriğine göre öldüğü belirlenen ve kadastro komisyon kararının tarafı oldukları saptanan ve tesbite itiraz eden Cemil`in tüm mirasçılarını eksiksiz ve bağlantı kesilmeksizin ilgili nüfus müdürlüğü veya müdürlüklerinden adı geçenin tüm yasal mirasçılarını göstermeye elverişli onaylı nüfus aile tabloları getirtilmeli, bu yolla adı geçen Cemil`in yasal mirasçılarının kimlikleri duraksamasız belirlenmeli, belirlenen mirasçılardan aleyhlerindeki komisyon kararı kendilerine hiç tebliğ edilmeyen mirasçıları ile anılan karar kendilerine tebliğ edilen mirasçılardan davanın tarafı oldukları saptanan mirasçılar dışında başka mirasçılar varsa belirlenecek mirasçılara komisyon kararının tebliğini içeren tebliğ belgeleri incelenerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu`nun ve nizamnamesine uygun biçimde komisyon kararı tebliğ edilmeyen mirasçılara aleyhindeki komisyon kararı 3402 sayılı Kadastro Kanunu`nun değişik geçici 5. maddesi hükmü uyarınca Kadastro Müdürlüğü`nce tebliğ ettirilmeli, bu yolla kendilerine tebliğ yapılan mirasçıları komisyon kararına karşı yasal süresinde dava açıp açmadıkları saptanmalı, anılan hukuksal durum belgelendirilmeli, bu doğrultudaki inceleme ve irdeleme yapılırken Ali oğlu Şükrü`nün tesbite itiraz eden Cemil mirasçılarının tümünün vekili olup olmadığı Siirt Noterliğinin 5.10.1954 tarih 1954/396 sayılı vekaletnamesi incelenerek belirlenmeli, adı geçen Alioğlu Şükrü`nün de vekiline verdiği vekaletname dava dosyasında bulunmadığından vekaletnamenin aslı ya da onaylı ve harçlandırılmış onaylı örneği ilgilisinden getirtilerek incelenmeli, adı geçen vekilin gerçekten Cemil mirasçılarının tümünün vekili olup olmadığının bu yolla etkili bir denetim ve kontrol yapılmalı, bu biçimde yapılacak kontrol ve denetim sonucunda Cemil mirasçılarının tümü sözü edilen vekiller aracılığıyla yargılamada temsil edilmiyorsa vekille temsil edilmeyen mirasçılara dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun biçimde tebliğ edilip husumet yaygınlaştırılarak davada bu yollarla sağlıklı şekilde taraf koşulu oluşturulmalı, yargılamaya geldiklerinde kendilerinden davaya karşı diyecekleri delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı,

DAHA SONRA uyuşmazlığın saptanan niteliği dikkate alındığında taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753-5618 sayılı Yasalar uyarınca bölgede mera tahsisi yapılmış ise Özel İdare Müdürlüğünden, 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazların bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırma, 4342 sayılı Yasa uyarınca, mülki amirlikten sorulup saptanması zorunludur.

Ne var ki mahkemece bu doğrultuda yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır.

Kuşkusuz 4753 ve 5618 sayılı Yasalar ile 4342 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazların bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise, aynı doğrultudaki araştırma dava sonucunda yaran olmayan, taşınmazların bulunduğu belde ya da köye komşu köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile uyuşmazlık çözümlenecektir.

O halde bu olgular eşliğinde dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı özel idare müdürlüğünden, 4342 sayılı Yasa uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı ise mülki amirlikten sorulup saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise mera tahsis haritası ve eki belgeler az yukarıda belirtilen idari mercilerden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyibilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu belde ya da köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ile uzman bilirkişi, tapu fen elemanı ve uzman ziraatçi bilirkişi ve tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, taşınmazların bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen elemanı eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada anılan haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı somut bilgiler alınmalı, bundan sonra tutunulan 1937 tarih 7 sayılı vergi kaydının mülkiyet belgesi niteliğinde olmadığı, zilyetlikle birleşmedikçe değer verilmesi hukuken olanaksız olan sözü edilen kaydın batıda ve güneyde tarif edilen sınır yerlerine göre değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı kayıtlardan olduğu, dava dışı 46 parsel sayılı taşınmaza revizyon gördüğü anılan kaydın kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesinin zorunlu olduğu gözönüne alınarak vergi kaydı yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanarak kapsamı belirlenmeli, bu belirleme yapılırken yukarıda vurgulandığı üzere revizyon gördüğü dava dışı 46 parsel sayılı taşınmaz gözönünde tutulmalı, tespitte saptanan hukuksal olgular dikkate alınarak taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yolunda tesbit tutanağı bilirkişilerinden de ayrı ayrı ayrıntılı, gerekçeli, olaylara dayalı somut bilgiler alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli,

Dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olduğu saptandığı takdirde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı gözönünde tutulmalı, uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla taşınmazlar bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, çekişmeli taşınmazların fiziksel yapısı, meyil durumu, taşınmazlarda taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu taşınmazların diklik açısı belirlenmeli, haritada diklik açısı yan kesit krokisinde açıkça gösterilmeli ve münhanilerle işaretlenmeli, gözlemdeki bu olgular ayrıntılı şekilde keşif tutanağına aynen geçirilmeli, dıştan komşu taşınmazların toprak yapısı ile dava konusu taşınmazların toprak yapısı mukayese yapılmalı, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, dava konusu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazların tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmış ise anılan taşınmazların tesbit tutanakları içeriğinde vurgulanan maddi ve hukuki olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, bir kayıt ve belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parseller yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği irdelenip incelenmeli, davalı olup olmadıkları tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip irdelenmeli,

Dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde, yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı somut bilgiler alınmalı, özellikle uzman bilirkişi fen elemanından keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini aynen yansıtmaya elverişli ayrıntılı, gerekçeli yargı denetimine açık haritalı raporlar alınmalı, deliller değerlendirilirken kadastro davalarında taşınmazların tesbitlerinin yapıldığı günde yürürlükte bulunan tapulama yasasında bölge sınırlarının gözönüne alındığı halen yürürlükte bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanunu`nda ise çalışma alanı sınırlarının dikkate alındığı düşünülerek mülki sınırlarda idari merciler tarafından yapılan sınır değişikliğinin bölge ve çalışma alanı sınırları değiştirmeyeceği düşünülmeli, bu nedenle bölge ve çalışma alanı sınırları esas alınmalı, yukarıda belirtildiği üzere bozma kararı gerekleri tümü ile ve tam olarak yerine getirtilmeli, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirildikten sonra kesinleşen yönler gözönüne alınarak toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu`nun 14., 14/son 16/B,18. ve anılan yasanın geçici 4. ve değişik 5. maddeleri hükmü eşliğinde sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.

SONUÇ: Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı Y. Köyü Tüzel Kişiliği ve Fevzi ile davalı Perviz`in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.7.H.D. 6.2.2009 E.2008/102 – K.2009/448

Önceki İçerikYHGK 16.4.2008 E.2008/4-332 – K.2008/336
Sonraki İçerikAvukatlar Gününüz Kutlu Olsun. Tüm mevzuat bilgisayarınızda bulunsun.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.