Ana Sayfa Yargı Kararları Y9HD 13.4.2011 E.2009/49584 – K.2011/11186

Y9HD 13.4.2011 E.2009/49584 – K.2011/11186

917
3

– İkale Sözleşmesi (İş Sözleşmesinin Karşılıklı Olarak Feshi)
– İş Sözleşmesinin Karşılıklı Feshi (İkale Sözleşmesi – İşe İade Davası Yönünden – İrade Fesadı)

İK.20/3BK.23, 31

Sözleşmenin doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sonra erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak değerlendirilmelidir. Bozma Sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir.

İşçi ve işveren iradelerinin fesih konusunda birleşmesi, bir taraf feshi niteliğinde değildir. Karşılıklı icap ve kabul ile oluşan bir bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.

Borçlar Kanunu`nun 23-31. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin, bozma sözleşmeleri yönünden titizlikle ele alınması gerekir.

Somut olayda, davacı tarafından 13.4.2009 tarihli davalı bankaya hitaben el yazısı ile yazdığı yazıdaki, talebi dikkate alınmak suretiyle kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek 13.4.2009 tarihi itibariyle sözleşmesi feshedildiği anlaşılmıştır.

Davacının iş akdinin kendisinden gelen talep üzerine sonlandırıldığı, davacıya ihbar ve kıdem tazminatları ödendiği gibi maaş tutarı ekstra ödeme yapıldığı, davacının iş akdinin sonlandırılmasına yönelik talebinin irade fesadından kaynaklandığını kanıtlayamaması ve iş akdinin davacı talebi üzerine fesih edilmesi karşısında işe iadesine karar verilmesi hatalıdır.

DAVA ve KARAR:

Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkeme, isteği hüküm altına alınmıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili, müvekkilinin 13.3.2003-13.4.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, Şube yetkililerinin müvekkili üzerinde baskı kurarak, kıdem ve ihbar tazminatının ödeneceği koşuluyla müvekkilin elinden dilekçe alarak, iş sözleşmesini fesih ettiklerini, müvekkilinin sözleşmenin feshine razı olması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu sözleşmenin davalı tarafından geçerli ve haklı bir neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılma halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer hakların belirlenmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının serbest iradesi ile iş aktinin tazminatlarının ödenmesi kaydıyla feshedilmesini talep ettiğini, müvekkilin, işçinin talebi üzerine iş aktini feshettiğini, davacının ihbar ve kıdem tazminatlarının yanı sıra ayrıca 1 aylık ücreti kadar menfaat sağlandığını, belirttiği nedenlerle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini belirtmiştir.

Mahkeme tarafından, şirket tarafından bazı evrakları kendisine imzalanmasının istendiğini, müdürüne güven duyarak bu şekilde imza attığı, iyiniyetle imzalanması istenen belgeleri imzaladığı, 6 yıla yakın çalışması olan davacının makul bir neden olmadan aleyhine sonuç doğuracak nitelikte bu şekilde bir belgeyi imzalamasının hayatın olağan akışına uygun görülmediği, bu nedenle davacının talebi ile fesih yapıldığı yolundaki davalı savunmasına iştirak edilmediği, davacının davasındaki haklı olduğundan davanın kabulüne karar vermiştir.

Karar davalı vekil tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki iş ilişkinin bozma sözleşmesi sonucu sona erip ermediği hususu temel uyuşmazlığı oluşturmaktadır.

Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir.

Sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi de mümkünüdür. Sözleşmenin doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sonra erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak değerlendirilmelidir.

İşçi ve işveren iradelerinin fesih konusunda birleşmesi, bir taraf feshi niteliğinde değildir. İş Kanunundaki bu fesih türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklamanın (icap) ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.

Bozma sözleşmesinde icapta, iş ilişkisi karşı tarafın uygun irade beyanı ile anlaşmak suretiyle sona erdirmeye yönelmiştir. Bu sebeple, ikale sözleşmesi akdetmeye yönelik icap, fesih olarak değerlendirilip, feshe tahvil edilemez.

Bu anlamda bozma sözleşmesinin şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Kanunu hükümlerine göre saptanacaktır. Buna karşılık iş sözleşmesinin bozma sözleşmesi yoluyla sona erdirilmesi, İş Hukukunu yakından ilgilendirdiği için ikalenin yorumunda iş sözleşmesinin yorumundan olduğu gibi genel hükümler dışında İş Hukukunda yararına yorum ilkesi göz önünde bulundurulacaktır.

Bozma sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 23-31. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin bozma sözleşmeleri yönünden titizlikle ele alınması gerekir. Bir işçinin bozma sözleşmesi yapma konusundaki icap veya kabulde bulunmasının ardından işveren feshi haline özgü iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak istemesi ve yasa gereği en çok bir ay içinde işe iade davası açmış olması hayatın olağan akışına uygun düşmez.

İş ilişkisi taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek kaşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce bozma sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. İş ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 sayılı İş Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamayla hiç yansımadığı halde, iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 sayılı İş Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır. Bu noktada, işveren fesihin karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle iş güvencesi hükümlerinin dolanılması şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığını da irdelemesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusunda icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesi ve somut olayın özellikle dikkate alınmalıdır. Dairemizin 2008 yılı kararları bu yöndedir. (Yargıtay 9.HD. 21.4.2008 gün 2007/ 31287 E. – 2008/9600 K.)

Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacaktır. Yine 4447 sayılı Yasa kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Bütün bu hususlar, İş Hukukunda hakim olan ibranamenin dar yorumu ilkesi gibi, hatta daha da ötesinde, ikale sözleşmesinin geçerliliği noktasında işçi lehine değerlendirilmenin gerekliliği ortaya koymaktadır.

Tarafların bozma sözleşmesinde ihbar ve kıdem tazminatı ile iş güvencesi tazminatı hatta boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklardan bazılarını ya da tamamını kararlaştırmaları da mümkündür. Bozma sözleşmesinin geçerliliği konusunda bütün bu hususlar dikkate alınarak değerlendirmeye gidilmelidir.

Somut olayda, davacı tarafından 13.4.2009 tarihli davalı bankaya hitaben el yazısı ile yazdığı yazıda kıdem ve ihbar tazminatlarımın tarafıma ödenmesi suretiyle iş sözleşmesinin feshini talep ettiği, talebi dikkate alınmak suretiyle kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek 13.4.2009 tarihi itibariyle sözleşmesi feshedildiği anlaşılmıştır.

Davacının iş akdinin kendisinden gelen talep üzerine sonlandırıldığı, davacıya ihbar ve kıdem tazminatları ödendiği gibi maaş tutarı ekstra ödeme yapıldığı, davacının iş akdinin sonlandırılmasına yönelik talebin irade fesada uğradığını kanıtlayamadığını, iş akdinin davacı talebi üzerine fesih edilmesi karşısında işe iadesine karar verilmesi hatalıdır.

Bu nedenle 4857 sayılı İş Yasasının 20/3. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme Kararının bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1) Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2) Davanın REDDİNE,

Kesin olarak oybirliği ile karar verildi.

Y.9.H.D. 13.4.2011 E.2009/49584 – K.2011/11186

 

İSTANBUL 2. İŞ MAHKEMESİ`NİN BOZULARAK ORTADAN KALDIRILAN 16.11.2009 TARİH, ESAS:2009/347 – K:2009/598 SAYILI KARARI:

Mahkememizde görülmekte bulunan Tespit (İşe İade İstemi) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili, müvekkilinin 13.3.2003 – 13.4.2009 tarihleri arasında dayalı işyerinde çalıştığını, sözleşmenin davalı tarafından geçerli ve haklı bir neden olmadan feshedildiğini açıklayarak, feshin geçersizliğine, işe iadesine, tazminata, boşta kalınan süreye ilişkin ücrete ve diğer haklarının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dilekçe ve beyanlarında belirttiği nedenlerle haksız açılan davanın reddini savunmuştur.

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, celp ve tetkik edilen kayıt ve belgelere, tanık anlatımlarına göre, davacının davalıya ait işyerinde 13.3.2003 – 13.4.2009 tarihleri arasında iş sözleşmesine dayalı olarak çalıştığı, sözleşmenin, 13.4.2009 tarihli fesih bildirimi ile davalı işveren tarafından 13.3.2003 tarihinde imzalanan iş sözleşmesinin 14.4.2009 tarihli davacı talebi dikkate alınarak kıdem ve ihbar tazminatları ödenmek suretiyle feshedildiği, anlaşılmakta ise de, davacı taralından işverene sunulan 13.4.2009 tarihli kıdem ve ihbar tazminatlarının tarafına ödenmesi suretiyle iş sözleşmesinin feshine ilişkin talep dilekçesinin davacının gerçek iradesini yansıtmadığı, portföy yetkilisi olarak çalışan davacının Bursa Bölge Müdürlüğüne götürüldüğünde orda kendisine iş akdinin feshine verildiğinin, bazı evrakları kendisinin imzalamasının istendiğini, müdürüne güven duyarak bu şekilde imza attığı, iyiniyetle imzalanması istenen belgeleri imzaladığı, 6 yıla yakın çalışması olan davacının makul bir neden olmadan aleyhine sonuç doğuracak nitelikte bu şekilde bir belgeyi imzalamasının hayatın olağan akışına uygun görülmediği, bu nedenle davacının talebi ile fesih yapıldığı yolundaki davalı savunmasına iştirak edilmediği, davacının davasında haklı olduğu sonuç ve vicdani kanısına varıldığından aşağıdaki hüküm verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe nedeniyle,

Davanın kabulüne, feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine, kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren 10 iş günü içerisinde işe başlamak üzere işverene başvurması, işverenin de başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde işe başlatılmaması halinde kıdem durumuna göre takdiren 4 aylık brüt ücretin tazminat olarak belirlenmesine, işçinin 10 iş günü içinde işe başlamak üzere işverene başvurması koşulu ile fesihten kararın kesinleşmesine kadar geçecek süre ile orantılı olmak üzere en çok 4 aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, işveren tarafından işçiye ödenmiş bulunan kıdem ve ihbar tazminatının işe başlatılması halinde ödenmesi gereken 4 aya kadar ücret ve diğer haklardan mahsup edilmesine,

575,00.- TL. vekalet ücretinin, 61,20.- TL. yargılama da giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerine bırakılmasına,

Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen hüküm taraf vekillerin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.

Önceki İçerikY13HD 7.2.2011 E.2010/3958 – K.2011/1717
Sonraki İçerikYHGK 3.12.2008 E.2008/19-729 – K.2008/718

3 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.